Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Köşe Yazıları
img

Ekrem Öncü

Yeminli Mali Müşavir

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TBMM’ye çağrımızdır, yasa bu haliyle eksik kalır!

  • 6 Kasım 2020

Bilindiği gibi “İşsizlik Sigortası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin yasalaşması için süreç devam ediyor. Tasarının ilk halinde beklentilerin aksine SGK, vergi borcu ve kapsama giren diğer borçların yapılandırılması dahi bulunmamakta idi. Halbuki, bu tasarıdan kamuoyunun asıl beklentisi, borç yapılandırması, matrah artırımı, stok affı, kasa düzeltmesi, dava aşamasında olan kamu alacaklarına yönelik af niteliği barındıran düzenlemeleri içeren kapsamlı bir düzenleme olması idi.

Tasarı ilk çıktığında borç yapılandırması düzenlemesini dahi içermemekte idi. Kamuoyunun beklentisi doğrultusunda borç yapılandırması tasarıya girmiş oldu. Ancak, matrah artırımı, stok affı, kasa düzeltmesi, dava aşamasında olan kamu alacaklarını içeren düzenlemeleri bu tasarı halen içermiyor ve TBMM Genel Kurulunda yasa görüşülürken bu düzenlemeler ilave edilmez ise kamuoyunun beklentisi karşılıksız kalmış olacaktır.

Şüphesiz ki, af niteliğinde düzenlemeler vergisini düzenli ödeyen mükellefler için haksız rekabet yaratmaktadır. Ayrıca, süreklilik arz edecek şekilde bu tür yasalar çıkarmak vergi bilincini zayıflatmakta ve mükellefler her daim bu düzenlemelerin yapılacağı beklentisine girmektedir. Bu da vergi ödeme motivasyonunu azaltmaktadır.

Devlet çok sayıda Vergi Müfettişi istihdam etmekte ve mükellefler de her daim vergi incelemesine girebilecekleri düşüncesi ile vergilerini eksiksiz ödemeye gayret göstermektedir.

Ancak, içinde bulunduğumuz pandemi süreci ve öncesindeki ekonomik koşullar mükelleflerin vergi ödeme kapasitelerini de azaltmıştır. Pandemi süreci öncesinde de özellikle kurlardaki hareketler, faizlerin yüksek oluşu gibi nedenlerle firmalar yeterince katma değer yaratamamakta ve kar edememekte idiler.

Pandemi süreci öncesinde de borç yapılandırması, matrah artırımı, stok affı, kasa düzeltmesi, dava aşamasında olan alacakları içeren yasanın çıkmasını kamuoyu yoğun bir şekilde beklemekte idi.

Bütün dünya ekonomilerinde büyümek bir yana, ciddi bir şekilde daralar yaşanırken ülkemizde kamuoyunun böyle bir beklenti içinde olması çok doğaldır. Nitekim, bizim gibi ülkelerin doğalgaz, petrol vb. rezervleri olmadığı için esas kaynakları vergi gelirleridir. Yıllardır devlete vergi ödeyen mükelleflerin zor zamanlarında böyle bir beklentiye girmesi anlayışla karşılanmalıdır.

Matrah artırımı, kasa düzeltmesi, stok affı gibi düzenlemelerin tasarıda yer almamasının sonucu doğal olarak mükelleflerin bolca vergi incelemesine tabi olacakları anlamına gelmektedir. Vergi incelemeleri sonucu yazılacak rakamları birçok firmanın ödeyecek güçleri olmayabilir. Bu halde de birçok mükellef işini bırakmak zorunda kalabilir. Mükelleflerin vergi ödeyebilmeleri için kazanç elde etmeleri gerekir. Aksi türlü, mükellefleri zorlayarak faaliyetlerini sonlandırmak özellikle devletin işine katiyen gelmez. Çünkü, devlet vergi alacağı bir mükellefi kaybederse o mükelleften uzun vadede ve sürekli olarak alacağı vergiden vazgeçmiş olacaktır. Mükelleflerin vergi ödeme gücüne bakarken devlet daha geniş perspektiften bakarak mükellefleri yaşatmayı amaçlamalıdır. Mükellef kazanırsa devlet te kazanır. Mükellef olmaz ise devlet te vergi toplayamaz.

Kanaatimce, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar ve kamuoyu beklentisi bu tasarının matrah artırımı, kasa düzeltmesi, stok affı, dava aşamasında olan alacaklar gibi düzenlemeleri içerecek şekilde genişletilmesini zorunlu kılmaktadır. Buradan Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TBMM’ne çağrımız tasarıya bu düzenlemelerin de eklenmesidir. Bütün piyasa aktörleri yoğun bir şekilde bu düzenlemelerin eklenmesini beklemektedir.

Ancak, tasarı bu düzenlemeleri içerecek şekilde genişletilecek olur ise 7143 sayılı Kanunla matrah artırıp ödemelerini aksatanlara ödemelerini belirli süre içerisinde yapmaları halinde ikinci bir şans verilmelidir. Nitekim, mahkemelerde de matrah artırımı yapan mükelleflerin ödemelerini aksattı diye bu haktan yararlanmalarının engellenmesinin mümkün olmadığı yönünde kararlar çıkmaktadır.

Bir diğer önemli düzenleme ise, kanun çıktığında kanunun kapsadığı dönemlerde haklarında sahte fatura düzenleme tespiti olmayanların çok daha önceki dönemlerde (örneğin 20 yıl önce) sahte fatura düzenleme tespiti var diye bu kanundan yararlanmalarının mümkün olmayacağı yönündeki görüşün düzeltilmesi olacaktır.  Ülkemizin en büyük kargo firmalarına, bankalarına, telekom şirketlerine bu yönde raporlar yazıldı ve bu mükelleflere aradan 20-30 yıl geçse de sen bu kanundan yararlanamazsın denilmemelidir. Konu açıklığa kavuşturulmalıdır, çok sayıda mağduriyet doğmaktadır. Mahkeme kararları da uygulamanın aksine olmasına rağmen uygulama halen bu yönde yapılmaktadır.

Bu yazıyı paylaş: